Fatih Terim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Fatih Terim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Ağustos 2018 Cuma

Alaçatı gerçekleri... Medyayı kullanan kim?

Hatırlarsınız elbet... Alaçatı olaylarıyla ilgili geçen hafta bir haber yayımladım.
Tüm belgeleri ortaya koydum.
Ne yazıyordu bu belgelerde?
Fatih Terim: Önce yumruk attım, sonra tokatladım.
Selahaddin Aydoğdu: Fatih Terim yumruk attı, darp etti.
Dün... Selahaddin Aydoğdu bir basın açıklaması yaptı.
Aydoğdu’nun bu açıklamasında şu ifade dikkatimi çekti:
  • İlgili şahsın (Fatih Terim’in) hala çirkin bir şekilde BİR KISIM MEDYAYI DA KULLANARAK kamuoyunu aldatıp, ahlaka uymayan davranışıyla kamuoyunda zedelenen imajını düzeltme çabasıdır.
Direkt söyleyeceğim. Sayın Aydoğdu... Bu sözleriyle ayıp etti.
Konuyu biraz açayım. Açayım ki, medyayı kim kullanıyor belli olsun.
Önce şu vurguyu yapayım. Haber kaynağımın kim olduğu elbette ki benimle birlikte mezara gidecek. Ama şu kadarını söyleyeyim. Yayımladığım belgeler Fatih Terim ya da yakınlarından gelmedi. Zaten gelecek olsaydı 10 ay öncesinden gelirdi. Çünkü Terim ve Aydoğdu bu ifadeleri yetkili mercilere 10-11 ay önce verdi.
Sayın Aydoğdu iki gün önce beni aradı. Uzun uzun konuştuk. 3 konuşmamızın toplam süresi 32 dakikayı buldu.
İlginç bir yaklaşım gösterdi.
Nasıl mı? Medyada yayımlanan belgelerden haberinin olmadığını söyledi. Düşünebiliyor musunuz, neredeyse tüm Türkiye gördü, okudu, öğrendi ama olayın baş aktörlerinden biri olan Aydoğdu’nun yayımlanan belgelerden haberi yoktu.
“Medyayı pek takip etmem” dedi.
Belli ki birilerinden işitmiş... “Yazılanlar yanlış, yetersiz” dedi. İthamda bulundu.
Rotayı biraz değiştirdi, “İfademi alan görevliler eksik yazmış olabilir” dedi.
Belgeleri benden istedi.
Ben de Whatsapp’tan yolladım.
1 dakika sonra tekrar aradı, “Evet... Bu ifadelerin altındaki imza benim” dedi.
Hatta ben de “Kendinizle ilgili bir belgeyi imzalamadan önce niye okumuyorsunuz” diye sordum.
Detaylara girdi. Çok ilginç söylemlerde bulundu.
Uzatmayayım. Ne de olsa hukuki süreç devam ediyor.
Sayın Aydoğdu... Siz hiç endişe etmeyin.
Bizi kimse kullanamaz.
Yeter ki siz sözünüzün ya da imzanızın arkasında durun.
Gerisi kolay.
Selahattin Aydoğdu’nun dünkü açıklaması sonrası Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) ve Galatasaray Kulübü de birer açıklama yaptı.
TFF ve Galatasaray, Aydoğdu’ya büyük tepki gösterdi.
Cevap hakkına saygı gereği tüm açıklamaları aynen aktarıyorum.
Önce Selahaddin Aydoğdu:

“Değerli Basın Mensupları;
Son dönemde basında çıkan haberler üzerine işbu açıklamayı yapma gereği duymaktayım. Öncelikle bir eleman işverenini“rezil de eder vezir de’’. Her ne kadar ilişiğini kesmiş olsak da bu kuyruk acısıyla türlü cambazlıklar sergileyen eski elemanımız adına tüm kamuoyundan kendim ve kurumum adına özür dilerim.
Ülkemizin milli meselesi olan 15 Temmuzun yıldönümünde, sarhoş bir şekilde beni telefonla arayıp, kabadayı gibi tehditler sarf edip sonra da iki damadıyla birlikte kendisini hukukun üzerinde görerek, işletmemi basmaya gelen; o günlerde milli takım antrenörü olan kişi, kendisine ve başında bulunduğu milli takım görevine yakışmayacak tarz ve tavırlar içinde, bir kabayı edasıyla geldiği işyerimden damatlarını da orada bırakarak arkasına bakmadan kaçmıştır.

Yargıya intikal etmiş bir konu hakkında konuşmak istemem fakat o döneme ait bütün bilgi, belge ve kamera kayıtları ortada olup; işin hakikatini göstermektedir. Ancak, bütün bu üzücü olaylardan daha vahim olan husus; ilgili şahsın hala çirkin bir şekilde bir kısım medyayı da kullanarak kamuoyunu aldatıp, ahlaka uymayan davranışıyla kamuoyunda zedelenen imajını düzeltme çabasıdır.

Bilinmesini isterim ki, her ne sebep olursa olsun şiddet aslı itibariyle kötü ve tasvip edilemeyecek bir fiildir. Düşüncemin bu olmasına karşın,  ilgili şahıs hala sanki kavga etmek güzel bir olaymış gibi gençlerimize ve Türk halkına “önemli olan şeyin kimin dövüp dövmediği” hususunu tartıştırmaktadır.

Açıklamamın devamında da belirteceğim üzere keşke,  futbol gibi gençlerimize iyi ahlak ve centilmenlik aşılaması gereken bir sporun içinde olan ve ayrıca olay günü milli takımımızın başında bulunan bu şahıs, ailesi ile birlikte mafyavari hareketlerle, örf ve adetlerimizin tersine sarhoş bir şekilde bana ve çalışanlarıma saldırıp kendini ve içinde bulunduğu camiayı küçük düşürmeseydi.

Bana ve çalışanlarıma yapılan bu saldırı karşısında meşru müdafaa hakkımı kullanmam ve kendisi ve damatlarını etkisiz hale getirmem en doğal hakkımdır. Beni ve o şahsı tanıyanlar meşru müdafaa hakkımı nasıl kullanacağımı çok iyi bilirler.

Bu komik “terbiyesizlik yaptım, kendime ve temsil ettiğim camiaya leke sürdürdüm ama dayak yemedim” çabasını beni bilen, seven dostlarımın ve değerli kamuoyunun takdirlerine bırakıyorum.

TERİM BENİM ÇALIŞANIMDI
Son dönemde basında çıkan haberlerde kaçıp giden teknik direktör değilmiş gibi; şahsım için Beni gördüğü yerde bir metre uzaktan önünü ilikleyip müsaade almadan masaya oturamayan… telefonlarımı zannediyorum korkudan açmadı gibi ifadeler kullanmıştır. Öncelikle belirtirim ki; olayın yaşandığı tarihte ben, bu teknik direktörün üstü ve işvereniydim. Bu teknik direktörün, yöneticisi olduğum TFF’de benim ve diğer yöneticilerin bulunduğu ortama nezaket gereği hem üstü hem de işvereni olduğum için kapıyı çalmadan giremeyeceği kamuoyunun malumudur. Tarafımın restoran zinciri işletmesi sebepli, her misafire gösterdiğim saygı ve nezaketi mekânıma geldiğinde elemanıma da gösteririm. Bu işletmecilik prensibimdir. Kendisinin aksine ben prensipleri ve duruşu olan, söylediği sözün arkasında duran bir yapıya sahibim. Kendisine de böyle olmasını tavsiye ederim. Bu kendisine has bir tavır değildir. Öyle hissetmesine sebep olduysam ne mutlu.  

KORKMASIN DÖVMEYECEĞİM
Temsil ettiğim kurumun eski elemanı olan bu teknik direktör ve yanında gelen damatları olay çıkararak, bana ve çalışanlarıma saldırmışlardır. Fakat gösterdikleri tepkiye misliyle karşılık alınca bu teknik direktör kaçarak işyerimden gitmiştir. Aradan geçen zamanda Alaçatı’daki evine uğrayamaz, bırakın evine uğramayı Çeşme sınırlarına dahi giremez olmuştur. Buradan kamuoyuna söz veriyorum; gördüğüm yerde dövecektim ama o kadar korkmuş ki, bu korku ona yeter. Artık görürsem dövmeyeceğim. Korkmasına gerek yok. Alaçatı’ya gelebilir. Araya ortak tanıdıklarımızı sokmasına da gerek yok. Korkma hoca efendi senin cezanı mekânımı bastığında verdim. Kalan cezanı geç de olsa Yüce Türk Adaleti verecektir. Bunu hepimiz göreceğiz.  

BANA SAYGISIZLIĞINDAN DOLAYI KOVULDU
Kamuoyunun İstanbul 17. İş Mahkemesinde takip ettiği, bu teknik direktör ile TFF arasındaki davada; davacı Fatih Terim “İşçi”, TFF “İşveren” konumundadır. Fatih Terim’in iş sözleşmesi İş Kanunu’nun 25/2-b ve d bentlerine göre, yani işçi Fatih Terim’in işvereni TFF’nin yöneticisi konumunda olan şahsıma saldırısı sebepli feshedilmiştir. Bu durum kimin kimden müsaade alması gerektiğini sanırım özetlemeye yetecektir.

BOĞAZINDAN GEÇECEKSE SÖZÜM YOK
Yöneticisi olarak bana yaptığı terbiyesizlik sonucunda işine son verilen eski elemanım gerek TFF ile sözleşme yaparken tazminat ile ilgili sorulan sorulara küçümser tavırla “benim tazminatlarla işim olmaz” diye açıklama yapmasına, olay sonrası yaptığı açıklamalarda da TFF’den para almayacağını, herhangi bir talebi olmayacağını söylemesine rağmen sözünün arkasında durmayıp utanmadan hak etmediği parayı mahkeme aracılığıyla TFF’den talep etmiştir. Bu arada TFF tarihinde hiçbir milli takım teknik direktörünün ayrılırken tazminat talep ettiğini hatırlamadığımı da belirtmek isterim. Şikâyetçi olduğumuz davaların aksine mahkeme 4 ay gibi kısa bir sürede sonuçlanmıştır. Mahkeme kararına saygı duyuyorum. Ancak ona verilecek para Türk halkının parasıdır. Boğazından geçecekse söyleyebileceğim hiçbir şey yoktur. Ancak benim şikâyetlerime ilişkin, kamera kayıtları ve kamuoyunun tepkisine rağmen davanın sonuçlanmasını bırakın iddianame dahi hazırlanamamış olması oldukça düşündürücüdür.

TÜRK YARGISINI YANILTMAK SUÇTUR
Eski elemanım ve yanında getirdiği kişiler basına yansıyan ifadelerinde ne de güzel ağız birliği yapmışlar. Kelimesi kelimesine aynı ifadeler. İyi çalışmışlar. Ama Türk Yargısını yanıltmak suçtur. Bunu unutmamak lazım. O günlerde ben güya mekân işletmecisi olan kadın akrabasını taciz etmişim. Ağız birliği ile verdikleri ifadelere karşın hanımefendinin ifadesinde taciz iddiasına ilişkin tek bir kelime bile bulunmamaktadır. Madem kadın akrabalarını korumak için geldiler sonrasında neden hanımefendiyi olay yerinde bırakarak arkalarına bakmadan kaçıyorlar? Sözde iddia ile mekân basmaya, kabadayılık yapmaya, hanımefendiyi korumaya gelip hanımefendiyi bırakarak gitmek mi kabadayılık? Bir insan hata yapabilir, kızabilir, sinirine yenilebilir, çevresindekilerin dolduruşuna gelebilir anlarım. Ancak bir kavga olayında bir kadını hem de bu şekilde rencide edecek bir konuyla kendini aklamaya çalışmak, bugün ben adamım diyen kimseye yakışmaz. Kendi kuyruğunu kurtarmak için bir kadını, hem de ailenden bir kadını nasıl böyle zan altında bırakabiliyorsun?

ADALET AKSAYABİLİR ANCAK HİÇ YANILMAZ
Herhalde sayın savcımız ve değerli emniyet mensuplarımız bu teknik direktör kaçıp evinde saklandığı için onun ifadesini alamadı. Daha sonra avukatlarım dosyayı incelediklerinde ve savcılıktan gerekçesini sorduklarında, bu teknik direktörün adresinin Bodrum olduğu, oraya talimat yazıldığı için ifadesinin alınmadığı belirtilmiştir. Oysa benim de yasal adresim Çeşme değil; İstanbul ve Adana’dır. Sayın savcılık ve emniyet makamı şikâyetçi/şüphelilerden biri olan teknik direktör için Bodrum’daki adli birimlere yazı yazarken; benim ifademi neden 16.07.2018 tarihinde gece yarısı, üstelik hakkımda herhangi bir gözaltı kararı yokken Çeşme’de aldığını, ben aynı gün ifade verirken teknik direktörün ise neden olaydan bir ay sonra ifade verdiğini kamuoyuna umarım açıklayacaktır. Aleyhime açılan ceza dosyalarında da görülmektedir ki; iddia edilen hiçbir suç, şikâyet olmadan emniyetin kendiliğinden soruşturabileceği cinayet, silahlı yaralama gibi suçlardan değildir.

ŞİKÂYET YOK, İŞGÜZAR ÇOK
Hatırlatmak gerekirse, basınımız arşivini incelerse görecektir ki; 16.07.2017 saat 22:30’da şüpheli sıfatıyla 2. kez ifademe başvurulmuş, 03:00’da polis merkezinden ayrılmıştım. Hatta bu gözaltına alındığım şeklinde haberlerin çıkmasına neden olmuştu. Yine hatırlatırım ki; o tarihte bu teknik direktörün bir şikâyeti veya savcılık soruşturması yoktu. Aksine benim şikâyetim vardı. Buna rağmen bu teknik direktörümüzü seven polisimiz ve savcılığımız şikâyete bağlı bir suç değilmiş gibi kamu adına bu işlemleri yapmıştır. Bu olaylar yaşandıktan ve avukatlarımın müdahalesinden sonra ancak 18.07.2017 tarihinde bu teknik direktörün şikâyeti gündeme gelmiştir. O dönemde avukatlarım beni uyarmış ise de emniyet ve savcılık teşkilatımızın yıpranmaması adına bunları dile getirmemiştim. Her hukukçu dosyayı incelediğinde bu hususları görecektir.

BEN ADALET İSTİYORUM
Benim hakkımda 15.07.2017 ve bu teknik direktörün 18.07.2017 tarihli şikâyetinden sonra 5 adet ceza dosyası oluşmuştur. Bunlardan 4 tanesinin davası açılmış ne var ki benim şikâyetçi olduğum dosyanın davası hala açılmamıştır. Biri hariç hepsinde ben sanığım. Bu da herhalde (!) dosyayı yürüten savcı beyin iş yoğunluğundandır. Teknik direktörün şikâyetçi olduğu dosyalar hızlı bir şekilde açılıp, şikâyetçi sıfatıyla ifadeler verilip, aynı hızla basına servis edilirken nedense teknik direktörün işyeri basmaktan dolayı savunması alınması gereken dosyada bir türlü gereken yapılamamaktadır. Şunu anlamış değilim; mekan basmak bilindiği gibi suçtur. Ama nedense tanınmış biri mekan basınca bu suç olmuyor herhalde. Bu suça ilişkin içerde yatan bir çok vatandaş var. O zaman bu insanların suçu ne?

Bu teknik adamın, şüpheli olarak göründüğü tek dosya da ikrar (yani kabul) niteliğinde delil olması sebebiyle kendisi dava açılmasını istediğinden hakkında iddianame düzenlenmiştir. Teknik direktör aksi yönde açıklama yapsa, ondan da iddianame düzenlemeyecekti herhalde. Unutmadan savcı şahsımla ilgili bazı dosyalardan takipsizlik kararı vermiş ama mahkeme ille de dava aç demiştir. Ama benim şikâyetçi olduklarımda henüz dava açılamamıştır. Sadece başlı başına delil olan ve o gece hepsi teslim edilen güvenlik kamerası görüntülerini sanırım dosyayı inceleyenler izleyemedi. Aslında mekânıma giren eski elemanım ve yanında getirdiği kişilerin beklemedikleri tepkiyle karşılaşınca şok olup, nasıl arkalarına bile bakmadan koşar adım kaçıp gittikleri çok net görünüyor.

DOKTORU ANLADIM DA MAKYÖZ NEDEN?
Benim şikayetime karşılık eski elemanımın herhangi bir şikâyetinin olmamasına rağmen ilgili savcılık ve emniyet gece yarısı, şüpheli sıfatıyla ifademi aldı. Bu ifadeler alınırken de her kavga olayında olduğu gibi sağlık raporu alındı. Hukukçuların, polislerin ve tıpçıların bildiği gibi ifadeyle birlikte adli tıptan veya ilgili sağlık kuruluşundan polis nezaretinde alınan rapor adli süreçteki en hafif yaralanmayı gösteren rapor şeklidir. Yani ben herhangi bir şekilde özel darp raporu veya sağlık raporu alıp dosyaya sunmuş değilim. Mekânımı basan eski elemanım apar topar kaçmasaydı, şikâyetim üzerine onun da sağlık raporu olacaktı. Basına olaydan bir gün sonra verdiğim demeçte de belirtiğim gibi, ikimiz de birbirimize yumruk attık. Ben dün ne söylediysem bugün de onu söylüyorum. Kıvırmıyorum. Eski elemanım mekânımı bastığı için dayağımı yemediyse neden Bodrum’a kaçıp iki gün kapının önüne bile çıkamadı. İddiaya göre evine hem doktor, hem makyöz gitmiş. Doktoru anladım da, makyöz morlukları kapatmak için mi? Bilemedim. Neyse orasını belki bir gün kendisi açıklar.

DAYAK ATAN DEĞİL, YİYEN KAÇAR
Bununla beraber bütün bu üzücü olaylardan daha vahim olan teknik direktörün son günlerde bir kısım medyayı kullanarak zedelenen imajını aldatıcı ve ahlaka uymayan davranışlarla düzeltmeye çalışma çabasıdır. Açıklamamın başında da belirttiğim üzere, her ne sebeple olursa olsun şiddet kötü ve tasvip edilemeyecek bir fiildir. Ancak teknik direktör sanki kavga etmek güzel bir olaymış gibi gençlerimize ve Türk Halkına “önemli olan kimin dövüp kimin dayak yediği” olgusunu tartıştırmaktadır. Basında çıkan haberlerle; sanki ben o zamanlar elemanım olan teknik direktörden dayak yemişim gibi servis edilmeye çalışılmıştır. Haberlere dayanak olarak ise ifade tutanağım gösterilmektedir. Her ne kadar tasvip etmesem de hepimiz çocukken veya maçlarda tribünlerde kavga etmişizdir. Bu kavgaları edenler de bilir ki dayağı atan değil dayağı yiyen veya polise yakalanacağım diye korkan kaçar. Dayak yiyen ben olsaydım teknik direktör ve yanındaki kişiler arkalarına bakmadan kaçtıktan sonra üzerime yağan sandalyelerden tıpkı kendisi gibi kaçardım. Ancak bu teknik direktörün “terbiyesizlik yaptım, kendime ve temsil ettiğim camiaya leke sürdürdüm ama dayak yemedim”çabasını değerli kamuoyunun takdirine bırakıyorum.

Keşke sporun içinde bulunan hatta olay günü Türk Futbol Milli Takımının başında bulunan bu şahıs, ailesi ile birlikte mafyavari, örf ve adetlerimizin tersine sarhoş bir şekilde bana ve çalışanlarıma saldırıp kendini ve içinde bulunduğu camiayı küçük düşürmeseydi. Bana ve çalışanlarıma yapılan bu saldırı karşısında meşru müdafaa hakkımı kullanmam en doğal hakkımdır.

SÖZLERİMİN ARKASINDAYIM AMA KORKUP KAÇANA VURAMAM
Çeşme 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 2018/199 E. sayılı dosyasında şahsım hakkında bu teknik direktörü tehdit etmekten ve hakaretten dava açılmıştır. Gerekçesi olayın ertesi günü basına yaptığım röportajdır. Bu röportajda “dükkanımı basmaya geldi ama 2 dakikada kaçtı, KABADAYILIK ETMEYE GELEN ADAM, KAVGA ETMEYE GELEN ADAM KAÇAR MI YA; delikanlı adam kaçar mı ya, BENDEN DAYAK YEDİ İKİ DAKİKA İÇİNDE KAÇTI,ERKEK ADAM KAÇMAZİKİMİZ BİRBİRİMİZE YUMRUK ATTIK, KORKAK ADAM KAÇMAZ, GÖRDÜĞÜM YERDE DE DÖVECEĞİM, ARAYA DA ADAM SOKMASIN, DELİKANLIYSA ADAM SOKMASIN, MAÇ DAHA BİTMEDİ, DAHA İLK YARI BİTTİ” dediğim için hakkımda hakaret ve tehditten dava açılmıştır. Ben o sözlerimin arkasındayım. Ancak dayak bir kere atılır. Korkup kaçana el kalkmaz. Bundan sonra cezasını yargımız verecek.

HEM DAYAK ATTIM DE, HEM DE KORKUYORUM DİYE ŞİKÂYETÇİ OL
Madem dövmüş, tokatlamış, dayak atmış bu eski elemanım niye kendisi benim bu açıklamalarımdan korkmuş, dayak yiyeceğim diye tehdit altında hissetmiş ve şikâyetçi olmuştur. Kendisine güvenen adama ben seni gördüğüm yerde döveceğim deseniz o tehdit olur mu? Mahkemeye gelirse soracağım kendisine “çok mu korktun seni döveceğim dedim diye de gittin şikâyetçi oldun” diye. Vereceği cevabı hep beraber göreceğiz. Ben bu lafı kabadayı adama söylesem kabadayı korkar mı, beni tehdit ettiler der mi? Basınımız Fatih Terim dövdü, dayak attı diye haber yaparken, döveceğim denmesinden korktu ve tehditten dolayı şikâyetçi oldu diye neden haber yapmadılar anlamadım. Onu da gazeteciler daha iyi bilecektir.

Bu açıklamalarımı sizin aracılığınızla kamuoyuna saygıyla duyuruyorum. Açıklamalarımdaki her şeyi her hukukçu ve ilgili basın mensubu merak etmesi halinde Çeşme 2. Asliye Ceza Mahkemesindeki 3 dosyada, Bodrum Asliye Ceza Mahkemesinde 1 dosyada ve benim şikâyetçi olduğum ama bir türlü soruşturması tamamlanmayan Çeşme C.Başsavcılık dosyasında inceleyip görebilecektir.

Bu incelemede dikkatle bakılırsa teknik direktörün yaptığı bütün şikâyetlerden dava açılmış ama benim şikâyetçi olduğum işyerini basma suçundan ise halen ne bir dava açılmış ne de takipsizlik kararı verilmiştir. İncelemede şikâyet yokken benim şüpheli olarak ifademin alındığını, ifadeden 2 gün sonra ancak şikâyetin yapıldığını da herkes görecektir. Bu ve diğer hukuka aykırılıkları kapatmak isteyenler, olayın başka bir yanını köpürterek, benim elemanımın seviyesine inmemi beklemektedirler. Evet, eski elemanım bir hata yapmıştır. Bedelini de hemen oracıkta ödemiştir. Kalan bedeli de Yüce Türk halkı önünde bu dava sonunda ödeyecektir.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur. 02.08.2018
Türkiye Futbol Federasyonu ve Galatasaray'ın açıklamalarını da aynen yayımlıyorum.
Türkiye Futbol Federasyonu:
  • “TFF Yedek Yönetim Kurulu üyesi Selahattin Aydoğdu'nun bugün bazı medya organlarına sorumsuzca yapmış olduğu açıklamaları üzüntüyle karşıladık ve hiçbir şekilde tasvip etmiyoruz. Özellikle konuyla ilgili hukuki süreç devam ederken yapılan bu uygunsuz açıklamaların Türkiye Futbol Federasyonu'nu kesinlikle bağlamadığını önemle ifade etmek isteriz.
  • Türkiye Futbol Federasyonu ile hiçbir şekilde bağdaşmayan bu tutum ve davranışları, Federasyonumuz bünyesinde görmek istemediğimizi kamuoyunun bilgilerine sunarız.”
Galatasaray:
  • “TFF Yönetim Kurulu yedek üyesi Selahattin Aydoğdu isimli şahsın bugün bazı medya organlarına Teknik Direktörümüz Sayın Fatih Terim hakkında yapmış olduğu sorumsuz ve küstahça açıklamaları esefle ve şiddetle kınıyoruz. Adı geçen şahsın Genel Kurul üyeliğinden tedbirli olarak ihracı ve ihraç kararı alınıncaya kadar Galatasaray tesislerine alınmaması için gerekli düzenlemeler yapılacaktır.”

27 Temmuz 2018 Cuma

İşte Alaçatı belgeleri...

Fatih Terim: Önce yumruk attım, sonra tokatladım.
Selahattin Aydoğdu: Terim yumruk attı, darp etti.

Alaçatı olayları hakkında fazla bilgi vermeme gerek yok.
Geçen yıl bu zamanlarda ülke gündemine adeta bomba gibi düştü.
O günden bu yana çok şey yazıldı, çizildi.
İzninizle belgeleri ortaya koymak istiyorum.
Gerçekler çok daha iyi anlaşılsın.
Şimdi tek tek yazıyorum.
ÖNCE FATİH TERİM’in ifadelerini ön plana çıkartıyorum:
  • Olay günü ben, eşim, kızım Merve, damatlarım, arkadaşım Fahri Yılmaz, şoförüm Onur Şimşek, arkadaşım Müfit Erkasap, torunlarım ve ev çalışanları ile birlikte Bodrum Türkbükü’ndeki yazlığımda tatildeydik.
  • Damadım Ahmet Baran Çetin’in kızkardeşi Petek Zeynep Çetin damadımı ağlayarak aradığını ve Selahattin Aydoğdu’nun kendisini taciz ettiğini kızım Merve bana söyledi.


  • Evime misafir geldiğinde ücretiyle kebap yapmak suretiyle hizmet aldığım, BENİ GÖRDÜĞÜ YERDE BİR METRE UZAKTAN ÖNÜNÜ İLİKLEYİP MÜSAADE ALMADAN MASAYA OTURAMAYAN ve bu surette daha önceden tanıdığım Selahattin Aydoğdu isimli şahsı sorunu çözmek ve tarafları uzlaştırmak için aradım.
  • Kendisi telefonda bana bu konunun beni ilgilendirmediğini söyledi ve akabinde “ERKEKSEN BURAYA GEL, GELMEYENİN ANASINI S........” diyerek telefonu kapadı.
  • Bunun üzerine ana gibi kutsal bir varlığa edilen bu galiz küfür nedeniyle çok sinirlendiğimden kendisini iki defa aradım fakat TELEFONLARIMI ZANNEDİYORUM KORKUDAN AÇMADI.
  • Bunun üzerine yanımda damatlarım Volkan Bahçekapılı ve Ahmet Baran Çetin ile şoförüm Onur Şimşek ile arabaya atlayarak 3 saatte Çeşme Alaçatı’daki dükkana gittik. Görüntülerde de sabit olmak üzere şoförüm Onur Şimşek AVM kapısında bekledi.
  • Ben Selahattin Aydoğdu isimli şahsın dükkanının kapısındaki ortak alana gittim ve ‘BENİ ÇAĞIRIYORDUN SELO, GELDİM” dedim.
  • O benim oraya gideceğimi tahmin etmediğinden BENİ GÖRÜNCE KORKTU ve panikleyerek ‘HOCAM MÜŞTERİLER VAR, İSTERSENİZ İÇERİDE KONUŞALIM” dedi.
  • Bunun üzerine SELAHATTİN AYDOĞDU’YA ÖNCE BİR YUMRUK ATTIM VE HEMEN SONRA DA KENDİSİNİ TOKATLADIM.
  • Biz ayrılırken Selahattin Aydoğdu’nun restaurantındaki garson, komi ve çalışanlar döner bıçağı, satır, şiş ve sopalarla bize doğru saldırmaya çalıştığından damadımın kızkardeşi ile ortak olduğu Beeves isimli iş yerinin çalışanları da onlara doğru yürüdü ve aralarında bir arbede çıktı.

  • Ben yalnızca ortak alanda SELAHATTİN AYDOĞDU’YA YUMRUK ATTIM VE TOKATLADIM. ONUN DIŞINDA DÜKKANINA VEYA ÇALIŞANLARINA HİÇBİR MÜDAHALEM OLMAMIŞTIR.
  • Benim ana olaya ilişkin telefonda ettiği hakaret dışında bir şikayetim yoktur. OLAY YERİNDE BANA HERHANGİ BİR MÜDAHALE OLMADI.
Evet. Şimdi de SELAHATTİN AYDOĞDU’nun İFADELERİNİ okuyalım:
  • Fatih Terim bana ‘BENİM DAMADIMIN YANINDA NEDEN DÜKKAN AÇIYORSUN’ deyince konuşma tartışmaya dönüştü.
  • Bu tartışma giderek alevlendi, beni ‘O ZAMAN BENİM ÇEŞME’YE GELİP GEREĞİNİ YAPMAM GEREKİYOR’ diyerek tehdit etti, ben de kendisine ‘BENİ TEHDİT ETME’ dedim, daha sonra telefonu kapattım.
  • Bu konuşmadan sonra beni iki defa aradı ancak ben aramalarına yanıt vermedim, iş yerim içerisinde oturmaya devam ediyordum.
  • Fatih Terim, 00.15 sıralarında damatları ve ismini bilmediğim biri ile gelerek, “BEN GELDİM” dedi ve BANA SALDIRDI, YUMRUK ATTI.
  • Bunun üzerine ben de kendimi savundum, bu olay yaklaşık 5 dakika sürdü.
  • Beni telefon ile tehdit eden, iş yerime gelerek iş yerimi basan, BANA YUMRUK ATAN, BENİ DARP EDEN VE BANA HAKARET EDEN FATİH TERİM’DEN ve beraberinde benim iş yerime gelerek iş yerimde bulunan masa ve sandalyelerimi kırarak zarar veren, bana sandalye fırlatan, iş yerimi basan Ahmet Baran Çetin, Volkan Bahçekapılı ve ismini bilmediğim 1.65 boylarında sakallı 50-55 yaşlarındaki şahıstan DAVACI VE ŞİKAYETÇİYİM.
  • Benim bu yaşanan olaylardan dolayı iş yerimin imajı zedelenmiştir. 25 yıllık prestijimi olumsuz etkilemişlerdir, bu konuda da davacıyım.
Alaçatı'da bu olaydan sonra Selahattin Aydoğdu'nun heykeli dikilmişti.

Fatih Terim ve Selahattin Aydoğdu’dun ifadeleri böyle. Bu kez de Terim’in damadı AHMET BARAN ÇETİN’e kulak verelim:
  • Babam 2014 yılında vefat ettiğinde bizi kayınpederim Fatih Terim’e emanet etmiş, çocuklarımın babası artık sensin demişti. O tarihten sonra kayınpederim bizi kendi öz çocuklarından ayırmadı.
  • Selahattin Aydoğdu telefonda kayınpederime, bu konunun kayınpederimi ilgilendirmediğini ve ‘ERKEKSEN BURAYA GEL. GELMEYENİN ANASINI S.......’ diyerek telefonu kapattı.
  • Bu sırada kayınpederim konuşmayı masadakilere dinletmek için TELEFONUN MEGAFONUNU AÇTIĞINDAN O ESNADA ORADA BULUNAN HERKES BEN DAHİL KONUŞMAYI MEGAFONDAN NET BİR ŞEKİLDE DUYDUK.
  • Kayınvalidem Fulya Terim, ben ve bacanağım Volkan Bahçekapılı çok ısrar etmemize rağmen kayınpederime engel olamadık. Arabaya atlayarak 3 saatte Çeşme Alaçatı’daki dükkana gittik.
  • Kayınpederim, Selahattin Aydoğdu isimli şahsın dükkanının kapısındaki ortak alana gitti ve ‘BENİ ÇAĞIRIYORDUN SELO, GELDİM’ dedi.
  • Selahattin Aydoğdu, ‘HOCAM MÜŞTERİLER VAR, İSTERSENİZ İÇERİDE KONUŞALIM’ dedi.
  • Akabinde KAYINPEDERİM, SELAHATTİN AYDOĞDU’YA ÖNCE BİR YUMRUK ATTI VE HEMEN SONRA DA KENDİSİNİ TOKATLADI.
Şimdi de Fatih Terim’in diğer damadı VOLKAN BAHÇEKAPILI’nın ifadesini okuyalım:
  • SELAHATTİN AYDOĞDU telefonda kayınpederime bu konunun kayınpederimi ilgilendirmediğini ve “ERKEKSEN BURAYA GEL, GELMEYENİN ANASINI S........” diyerek telefonu kapattı.
  • Bu sırada kayınpederim konuşmayı masadakilere dinletmek için TELEFONUN MEGAFONUNU AÇTIĞINDAN o esnada orada bulunan herkes ben dahil konuşmayı megafondan NET BİR ŞEKİLDE DUYDUK.
  • Arabaya atlayarak 3 saatte Çeşme Alaçatı’daki dükkana gittik.
  • Kayınpederim, Selahattin Aydoğdu isimli şahsın dükkanının kapısındaki ortak alana gitti ve “BENİ ÇAĞIRIYORDUN SELO, GELDİM” dedi.
  • Akabinde KAYINPEDERİM, SELAHATTİN AYDOĞDU’YA ÖNCE BİR YUMRUK ATTI VE HEMEN SONRA DA KENDİSİNİ TOKATLADI.
  • Daha sonra kayınpederimle birlikte yürüyerek olay yerinden aracımıza doğru ayrıldık.
  • Biz ayrılırken Selahattin Aydoğdu’nun restaurantındaki garson, komi ve çalışanları döner bıçağı, satır, şiş ve sopalarla bize doğru saldırmaya çalıştığından bacanağım ve ablası Petek Zeynep Çetin ile ortak olduğum Beeves isimli iş yerinin çalışanları da onlara doğru yürüdü ve aralarında bir arbede çıktı.
  • KAYINPEDERİMİN, SELAHATTİN AYDOĞDU’YU TOKATLAMASI DIŞINDA BAŞKACA BİR OLAY YAŞANMAMIŞTIR.
İsterseniz, diğer ifadelere de göz atalım.
DENİZ HOROZ (AHÇI)
  • Ben Ahmet Baran Çetin isimli şahsa ait restoranda ahçı olarak çalışmakta idim.
  • Biz mutfaktan hiç çıkmadık, mutfakta çalışmakta iken aniden mutfağa yaklaşık on kişilik grup ellerinde döner bıçakları ile gelip restorantın içine girip bardakları kırıp dağıttılar.
  • Ortalık kalabalıktı. Ben kendimi savunmak için sandalyeyi elime aldım, bana saldıracaklarını düşünerek rastgele salladım.
  • Özellikle Selahattin Aydoğdu isimli şahsa vurmak için sandalyeyi almadım. KARGAŞA ESNASINDA SANDALYE İLE BU ŞAHSA BİLMEDEN VURMUŞ OLABİLİRİM, OLAYI HATIRLAMIYORUM.
TAHİR PİLİS (GARSON)
  • Patronumuz olan Selahattin Aydoğdu’ya Fatih Terim ve ismini bilmediğim ancak damadı olarak bildiğim şahıs ile yanlarında bulunan 2-3 erkek şahıs saldırıyorlardı.
  • Şahıslar sandalyeler ile patronumuza vurmaya çalışıyorlardı.
  • Bana vuran şahsı görmedim ancak bu olayı gerçekleştiren Fatih Terim ve yanında bulunan tüm şahısların tespit edilerek cezalandırılmalarını talep ediyorum. 
  • Şikayetçiyim.
SEFA GÜMÜŞ (GARSON)
  • FATİH TERİM’İN PATRONUMUZ OLAN SELAHATTİN AYDOĞDU’NUN YAKASINA YAPIŞMIŞ OLDUĞUNU GÖRDÜM.
  • TEKRARDAN FATİH TERİM PATRONUMUZUN ÜZERİNE DOĞRU HAMLE YAPMAYA ÇALIŞTI, BUNUN ÜZERİNE PATRONUMUZU GERİ ÇEKTİK.
  • Gözüme gelen darbenin etkisi ile mutfak kapısına doğru ilerledim.
  • Şikayetçiyim.
ABDURRAHİM BAYSAL (FIRINCI)
  • Club Baba Adana Yüzevler Kebap isimli yerde fırıncı olarak çalışmaktayım.
  • Fatih Terim ile yanında bulunan tanımadığım 4-5 kişi mekanda bulunan sandalyeleri sağa sola fırlatıp iş yerimizin sahibi olan Selahattin Aydoğdu’ya saldırmaya çalışıyorlardı.
  • Bu esnada sol koluma ve kafama sandalye ile vurdular. Ancak karmaşada kimin vurduğunu görmedim.
  • Şikayetçiyim.
Evet! İfadeler böyle.
Şu hususları da önemle belirteyim:
Selahattin Aydoğdu ve yanında çalışan görevlilerin Çeşme Cumhuriyet Savcılığı’na yaptıkları şikayet doğrultusunda bu ifadeler alındı.
Selahattin Aydoğdu kasten yaralama, mala zarar verme ve konut dokunulmazlığının ihlali dolayısıyla şikayette bulundu.

Fatih Terim ve damatlarıBodrum Cumhuriyet Başsavcılığının talimatı neticesinde 11 Ağustos 2017'de yani olaydan yaklaşık 1 ay sonra Göltürkbükü Jandarma Karakol Komutanlığında “Müşteki Şüpheli” olarak ifade verdiler.
Beeves adlı işletmeye ait kamera sisteminde görüntülerin kayıt altına alındığı ve muhafaza edildiği tutanaklara geçti.
Tüm bu anlatılanların kamera görüntülerinde sabit olduğu öğrenildi.
Son bir not:
Daha net anlaşılması ve okunması açısından tüm ifadeleri kısaltarak buraya aktardım. Ama Fatih Terim ve Selahattin Aydoğdu'nun ifadelerinin orijinal halinin tamamını aşağıda okuyabilirsiniz.

NE SÖYLEMİŞLERDİ?
AYDOĞDU “FATİH TERİM BENDEN DAYAK YEDİ” DEMİŞTİ
Selahattin Aydoğdu yaşanan olayların ertesi günü DHA kameralarına şunları söylemişti:
“İki dakikada kaçtı. Kavga etmeye gelen adam kaçar mı? Delikanlı adam kaçar mı? Yıllarca insanlara yalandan bağırmayla çağırmayla herkese gider yapmıştır. Geçmişte insanlara yaptığı haksızlık bu sefer bana denk getirdi. Herhalde bu insanların ahını aldığı için bana denk geldi. Yıllarca kimsenin yapamadığını ben yaptım. Benden dayak yedi. Ondan sonra iki dakika içinde kaçtı.”
Terim’le birbirlerine yumruk attıklarını belirten Aydoğdu, “Fatih hoca yıllardır kabadayı diye geçiniyor ama bana göre korkağın teki. Korkak olmasa kaçmazdı. Gördüğüm yerde onu döveceğim. Araya adam sokmasın yalvarmasın” şeklinde konuşmuştu.
Aydoğdu ayrıca şu ifadeleri kullanmıştı:
“İnsanlara yıllardır haksızlık yapmıştır. Türk futboluna çok zarar vermiştir. Onun yüzünden insanlar futboldan soğudu. Herkese ismini kullanıp hava atıyor. Sanki Türkiye'de ondan başka kimse yok. Sen kimsin ya? Allah’ın iyi kuluymuş ki o anda kayboldu. Başına ne geleceğini bildiği için kaçtı. Erkek adam kaçmaz ama ben ona erkek demiyorum. Maç yeni başlıyor, sonuca bakacağız.”



TERİM “GEREĞİNİ YAPTIM” DEMİŞTİ
Fatih Terim ise 19 Temmuz’da düzenlediği basın toplantısında “Sokakta, sahada, mahkemede hep doğruları söyledim. Bugün de doğruları söyleyeceğim. Benim değerlerimi iyi biliyorsunuz. Vatanım, bayrağım, Galatasaray ve ailem vazgeçilmezimdir. Bunların hiçbirine laf söyletmem. Söylerseniz de dayanamayacağımı iyi bilirsiniz. Bu değerlerime laf söylendiğinde gereğini yapmadığım olmamıştır” şeklinde konuşmuştu.
Terim ayrıca “Terim ailesinin büyüğü benim. Her baba ailesini ne olursa olsun korur. Benim evladım ablasına yapılan bir hakaret ve taciz var. Bir kadına! Çocuklar kendi kendine halletmeye çalışıyorlar. Akşam yemeğe oturacağız. Ailemle yemekte böyle bir konu geçince, ben tanıyorum ararım. Tanıdığım, tanıdığımı sandığım bu zatı aradım. Edepsiz bir teklif aldım. Ben de bu teklife icabet ettim. Konu bitince de oradan ayrıldım. Bütün mevzuu budur” şeklinde ifadeler kullanmıştı.
Terim şöyle devam etmişti:
“Hiçbir Allah'ın kulu bilinmeyen mekana gitmez. Ailem var işin içinde. Kayıtsız kalamazdım, kalmadım. Çitten atladı diyorlar. Hangi çitten, mekanı dahi bilmiyorum. Sözüm basına, bu yalanları tespit etmek o kadar basit ki, yüzlerce insan vardı. Sorsunlar bir. Yapmayın etmeyin.”
İFADE TUTANAKLARI
Fatih Terim'in ifadesi
Selahattin Aydoğdu'nun ifadesi